8 Kasım 2011 Salı

Denizi Özleyenler İçin

Gemiler geçer rüyalarımda,
Allı pullu gemiler, damların üzerinden;
Ben zavallı,
Ben yıllardır denize hasret,
"Bakar bakar ağlarım".

Hatırlarım ilk görüşümü dünyayı,
Bir midye kabuğunun aralığından:
Suların yeşili, göklerin mavisi,
Lapinaların en harelisi...
Hâlâ tuzlu akar kanım
İstiridyelerin kestiği yerden.

Neydi o deli gibi gidişimiz,
Bembeyaz köpüklerle, açıklara!
Köpükler ki fena kalpli değil,
Küpükler ki dudaklara benzer;
Köpükler ki insanlarla
Zinaları ayıp değil.

Gemiler geçer rüyalarımda,
Allı pullu gemiler, damların üzerinden;
Ben zavallı,
Ben yıllardır denize hasret.

Orhan Veli Kanık

Sevgilim

Sevgilim yalan söylersem sana
Kopsun ve mahrum kalsın dilim
Seni seviyorum demek bahtiyarlığından

Sevgilim yalan yazarsam sana
Kurusun ve mahrum kalsın elim
Okşayabilmek saadetinden seni

Sevgilim yalan söylerse sana gözlerim
İki nadim gözyaşı gibi avuçlarıma aksınlar
Ve göremesinler seni bir daha



Nazım Hikmet Ran

Ben Senden Önce Ölmek İsterim

Ben  
senden önce ölmek isterim.  
Gidenin arkasından gelen  
gideni bulacak mı zannediyorsun?  
Ben zannetmiyorum bunu.  
Iyisi mi,beni yaktırırsın,  
odanda ocağın üstüne korsun  
içinde bir kavanozun.  
Kavanoz camdan olsun,  
şeffaf, beyaz camdan olsun  
ki içinde beni gorebilesin  
Fedakarliğimi anlıyorsun  
vazgeçtim toprak olmaktan,  
vazgeçtim çiçek olmaktan  
senin yanında kalabilmek için.  
Ve toz oluyorum  
yaşiyorum yanında senin.  
Sonra, sen de ölünce  
kavanozuma gelirsin.  
Ve orada beraber yaşarız  
külümün içinde külün  
ta ki bir savruk gelin  
yahut vefasız bir torun  
bizi ordan atana kadar...  
Ama biz  
o zamana kadar  
o kadar  
karışacağız  
ki birbirimize,  
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz  
yan yana düşecek.  
Toprağa beraber dalacagız.  
Ve bir gün yabani bir çiçek  
bu toprak parçasndan nemlenip filizlenirse  
sapında muhakkak  
iki çiçek açacak :  
biri sen  
biri de ben.  
Ben  
daha ölümü düşünmüyorum.  
Ben daha bir çocuk doğuracağım  
Hayat taşıyor içimden.  
Kaynıyor kanım.  
Yaşayacağım, ama ,çok, pek çok,  
ama sen de beraber.  
Ama ölüm de korkutmuyor beni.  
Yalnız pek sevimsiz buluyorum  
bizim cenaze şeklini.  
Ben ölünceye kadar da  
Bu düzelir herhalde.  
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde?  
Içimden bir şey :  
belki diyor.

Nazım Hikmet Ran

Tahir ile Zühre


Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da 
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, 
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte 
yani yürekte. 

Meselâ bir barikatta dövüşerek 
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken 
meselâ denerken damarlarında bir serumu 
                             ölmek ayıp olur mu? 

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da 
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. 

Seversin dünyayı doludizgin 
ama o bunun farkında değildir 
ayrılmak istemezsin dünyadan 
ama o senden ayrılacak 
yani sen elmayı seviyorsun diye 
elmanın da seni sevmesi şart mı? 
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık 
yahut hiç sevmeseydi 
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden? 

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da 
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.


Nazım Hikmet Ran

7 Kasım 2011 Pazartesi

Düello

Bir düelloda 
Daha büyük bir şey vardır 
Ve daha acıdır bu 
Ölümden de ölüm korkusundan da


Bakarsın dün en güvendiğin kişi 
Karşı tarafın şahidi olmuş 
İşte acıdır bu da 
Ölümden de korkusundan da


Daha da acısı vardır ama 
O da sevdiğin kadının 
Karşı tarafı ziyaret etmesidir
Bu bir nezaket ziyareti de olsa 
Düello gerçekleşmemiş de olsa 
Acıdır bu Ondan da ondan da
Daha da acısı Kılıcın elinde 
Alnında bir tutam güneş 
Kalakalıyorsun ortada


Cemal Süreya

Beni Susarken Bölme

yüzünün hangi oylumuna takılsam
uçsuz uçurumlara düşüyorum
ağlayınca şişen göz kapaklarında
hangi tankerleri yüzdürdün bu akşam
sığınağımıza kaçan birkaç damla yağmur
gözyaşına mı karıştı yoksa
fazla değil mi bu sessizlik ikimize
Beni susarken bölme

satır aralarımdaki sızıdan kendimi ele veriyorum
halbuki ben seni sana göstern bir aynaydım
dökülsedi sırlarım 
sende göremeyecektin
ben ki kendimi yine sırlardım
sen kendine yeni aynalar bakmasaydın
buldun mu yüzüne en uygun olanını
ve ağrılarını saklayabildin mi sırsız aynaların sırrına
kulaklarıma sağır sesler peydahladım
Beni susarken bölme

az daha doğduğumuz öyküde
ayaküstü ölüvericektik
anamızdan emdiğimiz acılar
burnumuzdan gelecekti az daha
dipsizliğin de dibi tutarmış sandık
sanma oyunlarımızda
meğer suskunluğumun dibi karaymış
Beni susarken bölme
merhemine biraz ağrı sür biraz toros
yol ortasında adresim yutuluyor bırakma ellerimi
dur'u durdurmaya duramıyorum
durak sandığımda köprüleri
oysa herşeyi birleştiren köprüler yine ayırdı bizi 
saçlarına sakladığın rüzgarı biraz savursan
açılmayacaktı bu kıyı şeridinden
zulamdaki sardunya suskunları
beni susarken bölme

ellerin büyürken ellerimden
hangi coğrafyama sakladın
mendilleşen parmakalrındaki yaşları
bana do minor bağırma
uslu bir su kuşuyken bünyemde
verdiğin geçici rahatsızlık için
ömür dilerim senden sadece
'' ben sana ne yaptım''ların kaldı bak
bu ucube caddelerde
susmanın
onaylamak olduğunu hatırlattın bir gecede
BENİ SUSARKEN BÖLME.....



Kahraman Tazeoğlu

Sevgilim,Bir Günün..


sevgilim, bir günün ortası şimdi
taşıtlar hızla gelip geçiyor, her yer kalabalık,
ben seni düşünüyorum bir bodrum kahvesinde
uzat bana, uzat ellerini
izinli askerler görüyorum, kırıtarak yürüyen işçi kızlar
istanbul her günkü yaşantısı içinde, uğultulu,
güvercinler güneşten bir sessizliği biriktiriyor.

ben seni düşünüyorum, seni
hani tıpkı o ilk günlerdeki gibi
"kalbim" diyorum, kalbim
daha dün tezgâhtan çıkmış bir su sayacı gibi
aşkı anılar besliyor, düşler kadar
bu yüzden diyorum ki "aşk, eskidikçe aşktır"
sevgi, eskidikçe sevgi.

günümüz ekmeğimiz, türkümüz
çoluğumuz çocuğumuz
binalar yan yana yükselip gidiyor
vapurların ağzı köpük içinde
uzaklarda ne kapılar açılıyor
trenin biri bir istasyona varıyor
oradan çıkıyor biri.

her şey biliyor, her şey
sen biliyor musun bakalım
seni nice sevdiğimi?
üstüne titrediğimi?

geldiğimi?
gittiğimi?

hadi!



Cemal Süreya

Bekleyen

Sen kaçan ürkek bir ceylansın dağda 
ben peşine düşmüş bir canavarım. 
istersen dünyayı çağır imdada 
sen varsın dünyada birde ben varım 
seni korkutacak geçtiğin yollar 
arkandan gelecek hep ayak sesim 
sarıp vücudunu belirsiz kollar 
enseni yakacak ateş nefesim 
kimsesiz odanda kış geceleri 
için ürperdiği demler beni an 
deki odur sarsan pencereleri; 
deki rüzgar değil odur haykıran 
göğsümden havaya kattığım zehir 
solduracak bir gül gibi ömrünü 
kaçıp dolaşsan da sen şehir şehir 
bana kalacaksın yine son günü 
ölürsün kapanır yollar geriye 
ben mezarla sırdaş olur beklerim 
varılmaz hayale işaret diye 
toprağında bir taş olur beklerim


Necip Fazıl Kısakürek

Beklenen

Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.

Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar?
 
Necip Fazıl Kısakürek

Desem ki

Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!
Desem ki...
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini, 
Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen,
Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.


Cahit Sıtkı Tarancı

Ben Sana Mecburum

Ben sana mecburum bilemezsin 
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum 
Büyüdükçe büyüyor gözlerin 
Ben sana mecburum bilemezsin 
İçimi seninle ısıtıyorum. 

Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor 
Bu şehir o eski İstanbul mudur 
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor 
Sokak lambaları birden yanıyor 
Kaldırımlarda yağmur kokusu 
Ben sana mecburum sen yoksun. 

Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur 
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur 
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan 
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu 
Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından 
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman 
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu 

Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor 
Eski zamanlardan bir cuma çalıyor 
Durup köşe başında deliksiz dinlesem 
Sana kullanılmamış bir gök getirsem 
Haftalar ellerimde ufalanıyor 
Ne yapsam  ne tutsam nereye gitsem 
Ben sana mecburum sen yoksun. 

Belki haziran  da mavi benekli çocuksun 
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor 
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden 
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun 
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor 
Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin 
Kötü rüzgar saçlarını götürüyor 

Ne vakit bir yaşamak düşünsem 
Bu kurtlar sofrasında belki zor 
Ayıpsız   fakat ellerimizi kirletmeden 
Ne vakit bir yaşamak düşünsem 
Sus deyip adınla başlıyorum 
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin 
Hayır başka türlü olmayacak 
Ben sana mecburum bilemezsin. 

Atilla İlhan

Aşk

Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır,bir üşütür,bir ağlatır,bir güldürür; 
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.

Özdemir Asaf

Boşuna


Sen yoksun.........
Boşuna yağıyor yağmur...
Birlikte ıslanmayacağız ki.....
Boşuna bu nehir......
Çırpınıp pırpırlanması.....
Kıyısında oturup göremeyeceğiz ki...
Uzar uzar gider..
Boşuna yorulur yollar..
Birlikte yürüyemiyeceğizki..
Özlemlerde ayrılıklar da boşuna
Öyle uzaklardayız..
Birlikte ağlayamayacağız ki
Seviyorum seni boşuna..
Boşuna yaşıyorum
Yaşamı Bölüşemiyeceğiz ki ...



Aziz Nesin

6 Kasım 2011 Pazar

Gittin

Gittin...
Ben, arkandan sadece baktım.
Oysa; söyleyecek o kadar çok şeyim vardı ki...
"Gidersen iyiye dair ne varsa içimde yitireceğim hepsini.
Gidersen sönecek içimdeki ateş
ve bir daha hiç kimse yakamayacak.
Gidersen karanlığa mahkum edeceksin günlerimi
O karanlıkta yolumu kaybedeceğim" diyecektim sana.
Konuşamadım...

Gittin...
Gidişini görmemek için gözlerimi kapattım
Öylesine acıdıki içim, tutup koparsalardı kolumu
bacağımı bu kadar acı duymazdım.
Acım yaş olup akmalıydı gözlerimden.
Ağlayamadım...

Gittin...
Seni delicesine bir tutkuyla seviyordum oysa
Tutkum seninle olmaktı, tutkum teninde erimek,
tutkum hayatı seninle sadece paylaşmaktı.
Anlatamadım...

Gittin...
Gidişini önlemek için tutmak vardı ellerinden
Ellerim değil miydi her dokunuşumda seni ürperten?
Ürperdin yine biliyorum.
Bir kez dokunsam, bir kez tutsam ellerini
Gitmek için biriktirdiğin bütün cesaretin kaybolurdu.
Tutamadım.

Gittin...
Bir yıkım gibiydi gidişin
Sen adım adım uzaklaşırken benden
Çöküp kaldı bedenim olduğu yere
Nice terk edişlere dayanan yürek bu kez yenilmişti
Bu kadar zayıf değildim ben kalkmalıydım.
Kalkamadım...


Gittin...
Oysa geldiğin gün gideceğini biliyordum
Hazırdım gidişine,
Kaçak zamanları yaşıyorduk
Zaman bitecek ve sen gidecektin
Bense, gidişinin ertesi günü
Hayatıma kaldığım yerden yeniden başlayacaktım.
Başlayamadım...

Gittin...
Bir şey söyledin mi giderken?
"Kal" dememi istedin mi?
Son bir kez "seni seviyorum" dedin mi?
"Bekle beni döneceğim" diye umut verdin mi?
Beynim öylesine uğulduyorduki.
Duyamadım...

Gittin...
Nereye gittiğin önemli değildi
Binlerce kilometre
 uzakta da olsan,
iki metre ötemde de farketmiyordu.
Artık yoktun ve asıl bu düşünce beni felç ediyordu.
Kurtulmalıydım senden,
bu yokluk duygusundan kurtulmalıydım.
Kurtulamadım...

Gittin...
Unutulanların arasına katılmalıydım
Anıları bir sandığa koyup
hayatı bir yerinden yakalamalıydım.
Bu aşk noktalanmalıydı, bu sevdadan vazgeçmeliydim.
Yapamadım...

Gittin...
Bir okyanusun ortasında
tek küreği kaybolmuş sandalda
Dev dalgalarla boğuşan bir denizciyim şimdi.
Bil ki; sevmekten vazgeçmedim seni,
Bil ki; seninle birlikte sevdanı da taşıyacağım yüreğimde,
Bil ki; seni Unutamadım... 




Mehmet Coşkundeniz

Pia

ne olur kim olduğunu bilsem pia'nın
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam
içlenip buzlu bir kadeh gibi
buğulanıp buğulanıp durmasam
ne olur sabaha karşı rıhtımda
çocuklar pia'yı görseler
bana haber salsalar bilsem
içimi büsbütün yıldız basar
bir hançer gibi çıkıp giderdim

ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
singapur yolunda demeseler
bana bunu yapmasalar yorgunum
üstelik parasızım pasaportsuzum
ne olur sabaha karşı rıhtımda
seslendiğini duysam pia'nın
sırtında yoksul bir yağmurluk
çocuk gözleri büyük büyük
üşümüş ürpermiş soluk
ellerini tutabilsem pia'nın
ölsem eksiksiz ölürdüm
Atilla İlhan

Anlatamıyorum

Ağlasam sesimi duyar mısınız,  
Mısralarımda; 
Dokunabilir misiniz, 
Gözyaşlarıma, ellerinizle?  
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, 
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu 
Bu derde düşmeden önce.  
Bir yer var, biliyorum; 
Her şeyi söylemek mümkün; 
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; 
Anlatamıyorum.  

Orhan Veli Kanık 

Seni Seviyordum


Sana uzak kentlerden birinde
Zamanın bir yerinde
Seni ve senli günleri anımsattı akşam güneşi
Onca zamanın üstünde eskimeyen bir düşüncesin şimdi
İnsan hergün anımsar mı aynı gözleri

Seni seviyordum ve senin haberin yoktu
Saçlarını izliyordum uzaktan
Kulağının arkasına düşüşü ve burnun
Herkesten başkaydı işte
Güldüğün zaman yukarıya bakardın
Yukarı kalkan başın ve gülen gözlerin vardı
Ne güzeldiler
Sen bilmiyordun   ben seni seviyordum
Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler
Duvarlara, vitrin camlarına, kaldırımlara çarpıyordu
Geri dönüyordu çoğalarak
Senin sesini duyduğum masalarda erteliyordum herşeyi
Herşeyi erteleyişim oluyordun
Kalp ağrısı oluyordun
Birlikte soluduğumuz sokak isimleri oluyordun
Mevsimler değişiyor ve büyüyorduk
Dönemeçler geçiyor, köprüler göze alıyor
Ve bazen, tekin olmayan suların üzerinden atlıyorduk
Cesurduk
Ufuk çizgisi maviydi, günbatımı hep turuncu
Ve kırmızıydı bütün karanfiller

Ben seni seviyordum   sen bilmiyordun
Sevinçlerim oluyordun ara sıra
Sen hiç bilmiyordun

Sonra herhangi biri oldun
Bütün sevinçlerim bittikten sonra
Yağmurlar yağdı serin haziran akşamları
Derken birgün uzaktan gördüm seni
Saçların bana inat başın herşeye meydan okuyarak
İşte yine aynı
Kalbimi acıttın   her zamanki gibi
Değiştik sanıyordum. ve sen yine bilmiyordun

Şimdi bunları anlatsa sana birileri
Kimbilir
Ya da boşver
Bilme en iyisi



İclal Aydın